İSTANBUL (İGFA) – BRCA1 ve BRCA2, insan genomunda bulunan iki kıymetli gendir. Bu iki gen, hücrelerin olağan biçimde bölünmesini denetim eden tümör baskılayıcı genlerdir. DNA tamirinde rol oynar ve hasarlı DNA’nın düzeltilmesini sağlar.
Bu genlerde mutasyonun (değişiklik) meydana gelmesi durumunda , genlerin fonksiyonu bozulabilir ve şahısta kanser hastalığı riskini artırabilir. BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki kalıtsal mutasyonlar bilhassa göğüs kanseri ve yumurtalık kanseri gelişme ihtimalini yükseltmektedir.
BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları kalıtsal olup, genetik olarak bir ebeveynden çocuğa geçebilir. Birtakım şahıslarda doğuştan olmasa da sonradan bu genlerde mutasyon gelişebilmektedir.
MEME VE OVER KANSERLERİNDE AİLE HİKAYESİ ÇOK ÖNEMLİ!
Çeyrek asırdan bu yana yapılan ayrıntılı bilimsel çalışmalar, bayan kanserleri incelendiğinde, ailesinde göğüs ve yumurtalık kanseri olan bayanların bu kanserlere yakalanmaya daha yatkın şahıslardır, BRCA mutasyonları göğüs ve yumurtalık kanserini artıran bir sendroma yol açıyor. Buna “Kalıtsal Göğüs ve Yumurtalık Kanseri Sendromu” diyoruz. Dünyada görülen göğüs kanserlerinin ortalama %10’u, yumurtalık(over) kanserinin ise %15-20’si kadarı genetik geçişlidir. Bilhassa BRCA1 ve BRCA2 genlerinde yaşanan mutasyonlar bu hastalıkların ortaya cıkmasına sebep olan mutasyonlardır.
Bu mutasyonu taşıyan bayanlar ömrü boyunca, bilhassa 35 yaşından sonrası periyotta yumurtalık ve göğüs kanseri konusunda risk altındadır. BRCA1 mutasyonu taşıyan bayanların %60’ından fazlasında yumurtalık kanseri, %80’inden fazlasında göğüs kanseri, BRCA2 mutasyonu taşıyan bayanların %25’inden fazlasında yumurtalık(over) kanseri, %80’inden fazlasında göğüs kanseri yaşanacağı öngörülüyor.
KANSER RİSKİNİZİ ÖĞRENMEK İÇİN BU TESTLERİ KESİNLİKLE YAPTIRIN…
BRCA1 ve BRCA2 testleri üzere genetik tarama testleri bu mutasyonu taşıyan bayanlar için bize bir çok şeyi açıklıyor. Bilhassa ailesinde ve yakın akrabalarında BRCA mutasyonuna bağlı göğüs ve yumurtalık kanseri yaşayan ya da daha evvel yaşamış olan şahıslar, bu genetik tarama testini yaptırmalılar. Bu testler, genlerin neresinde mutasyon olduğunu ve testi yaptıran kişinin ne kadar risk taşıdığını bize sayılarla söylüyor. Bizler de, ortaya çıkan sonuca nazaran hastalara kollayıcı tedaviler (özellikle cerrahi) planlayarak, göğüs ve yumurtalık kanseri hastalıklarını önlemiş oluyoruz. Kalıtsal Göğüs ve Yumurtalık Kanseri Sendromu’nun en büyük örneklerinden biri Angelina Jolie’dir. BRCA1 ve BRCA2 testlerini yaptırarak çıkan sonuçtan ötürü göğüslerini, yumurtalıklarını ve tüplerini aldırdı.
Yumurtalık kanseri, Türkiye’deki bayanlarda en yaygın görülen kanserler içerisinde 7. sıradadır. Bu kanser çeşidi şahıslarda çoğunlukla 50-70 yaşları ortasında görülse de daha erken ve daha geç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Bir bayanın ömrü boyunca over kanserine yakalanma ihtimali %1.4’tür. Bugüne dek, BRCA1 ve BRCA2 testlerini yaptırarak, hami tedavi almak isteyen hastalar bizlere başvurduğunda, o bireye özel riske nazaran kimi bayanlarda 35 yaşından sonra, kimilerinde 40’lı yaşların birinci periyotlarında hastanın 2 yumurtalığını ve 2 tüpünü birden alıyorduk. Bilhassa 30’lu yaşlarda ve 40’lı yaşların başında her iki yumurtalığın alınması erken menopoza sokmakta ve o kişinin menopoza dair kemik erimesi, cilt yaşlanması, ateş basması üzere durumları yaşamasına yol açmaktadır.
Yumurtalık kanserlerinin bir birçok tüplerin ucundan kaynaklanır. Bu yüzden tüpleri almak kanseri önlemek açısından çok kıymetlidir. Yeni formülde, çocuk isteği tamamlanan hastanın 30’lu yaşlarında ya da çocuk isteğinden bağımsız olarak 35 yaş sonrası yahut 40 ‘lı yaşların başında yalnızca tüplerini alıyoruz.
Sadece tüpleri almak yumurtalık kanseri riskini %70-80 oranında azaltıyor. Yalnızca tüpleri almak süreç sonrası menopoza girmeye de neden olmuyor. 40’lı yaşların sonuna gerçek da ikinci cerrahiyle yumurtalıkları alıyoruz.
Böylece hem yumurtalık kanseri riskinin önüne erkenden geçmiş oluyor hem de hastanın yumurtalıklarını ortalama 10 yıl üzere bir müddet daha koruyarak, yumurtalıkların salgıladığı hormonlardan faydalanmasına devam etmesini sağlıyoruz.
Yumurtalıkların salgıladığı östrojen hormonu, kemik erimesi ve cilt yaşlanması üzere durumları geciktiriyor, kalp koruyuculuğu sağlıyor. İşte bu yeni prosedür de hastaların bu olumlu tesirlerden daha uzun vakit yararlanmasına imkan sunuyor. Elbette bunun için o hastaya yönelik yapılmış olan genetik test sonucu, aile öyküsünün ayrıntıları ve muayene bulguları bizleri yönlendirmektedir.
Hastaya belli ortalarla yapılan bu cerrahiler bizim için son derece kolay cerrahiler. Hem tüplerin hem de yumurtalıkların alınması süreçleri laparoskopik prosedürlerle yapılıyor. 10-15 dakika üzere bir müddette tamamlanıyor. Hasta açısından da güzelleşme süreci çok kısa sürerken, ağrı durumları da çok hafif yaşanıyor.